Sevilen - Toni Morison
Size şimdi okuyunca şükredeceğiniz ama ikinci kez okumaya korkacağınız bir kitabı tanıtacağım. Toni Morison, Amerikalı, Nobel alan ilk siyahi kadın yazar. Kitabı ise kölelik konusunu işleyen SEVİLEN...
Bu harika kitabı tamamen tesadüfen bulduğuma şaşırıyorum. Neden kimse bahsetmedi. Neden raflarda görmüyoruz. neden alıntılar yapılmıyor çok garip. Çünkü acısıyla, anlatımıyla, çevirisiyle, kurgusuyla kusursuz bir baş yapıt.
İtiraf etmeliyim ki benim için sanatta üslup, içerikten önce gelir. Çok önemli şeyleri anlatmasa da anlatımın güzelliği beni büyüler. Fakat birde bu anlatım samimiyetle hissedilmiş bir acı ile örtüşünce hayranlığım, kutsal bir saygıya dönüşür. Esere de sanatçıya da bir daha kimsenin sarsamayacağı payelerle atfederim.
Sevilen, anayurdundan koparılmış, Amerikada (küçük harfle yazmak isterdim) çiftliklerde en temel haklarından koparılmış insanların öyküsünü anlatılıyor. Haklar derken insan haklarından bahsetmiyorum. Bir canlının sahip olması gereken yavrusunu büyütme, bir yuvaya sahip olma gibi temel hakları bile yok sayılmış insanların trajik acılarından bahsediyorum. Amerika'daki bütün siyahların o dönem yaşadığı bu büyük tramvayı yaşarken ve sonrasında ortaya çıkan acılar ve özgür bir birey olabilmek için el ele veren bir grup siyahın bir kadın üzerinden öyküsü anlatılıyor.
Kitaptan bir alıntı:
"Bir bebek gibi sallanabilen bir yalnızlık var. Kollar kavuşmuş, dizler karna çekilmiş; bir gemininkine benzemeyen bu devinimi sürdürmek, sürdürmek sallayanı yatıştırır, denetler. Bu, içedönük bir yalnızlık - insanı bir deri gibi, sımsıkı saran türden. Bir de, dolaşıp duran bir yalnızlık var. Hiçbir sallama onu yatıştıramaz. O canlıdır, dik başlıdır. Kuru, yayılan bir şeydir; insana kendi ayak seslerini çok uzaklardan geliyormuş gibi hissettirir..." Sevilen _ Toni Morison
Kitaptan başka bir Alıntı : "Burada," dedi, "Hepimiz etten kemikten yapılma canlılarız; ağlayan, gülen canlılar, otların üzerinde, çıplak ayak dans eden bedenler. sevin onu. bedeninizi sevin. bütün yüreğinizle. dışarıda bedeninizi sevmeyenler var. ondan nefret ediyorlar. gözlerinizi sevmiyorlar; ilk fırsatta onları oymaya hazırlar. sırtınızdaki deriyi de sevmiyorlar. o deriyi yüzmeye hazırlar. ah, benim güzel insanlarım; onlar ellerinizi de sevmiyorlar. o elleri yalnızca kullanır, bağlar, zincire vurur, kesip atar, ya da boş bırakırlar. ellerinizi sevin! sevin. onları kaldırın ve öpün. bir elinizle öteki elinize dokunun, okşayın; ellerinizi yüzünüze sürtün, çünkü onlar yüzünüzü de sevmiyor. yüzünüzü siz seveceksiniz, siz! yo, ağzınızı da sevmiyorlar elbette. orada, dışarıda, ağzınızın yarıldığını görmek, onu bir daha yarmak isteyenler var. o ağızdan çıkan hiçbir şeyi önemsemeyecekler. o ağızdan fırlayan çığlığı duymayacaklar. bedeninizi beslemek için o ağza sokacağınız her lokmayı çekip alacak, size kendi artıklarını verecekler. hayır, ağzınızı sevmiyorlar. onu siz sevmek zorundasınız. işte burada, böyle bir bedenden söz ediyorum. sevilmesi gereken bir bedenden. dinlenmeye, dans etmeye gereksinen ayaklar; dayanağa gereksinen sırtlar; kollara, güçlü kollara gereksinen omuzlar. ey halkım; dinle beni. onlar demirsiz, urgansız ve dik boynunuzu da sevmiyorlar. öyleyse, sevin boynunuzu; ona dokunun, onu süsleyin, okşayın ve dik tutun. ilk fırsatta, domuzların önüne atmaya hazır oldukları iç organlarınıza gelince; onları sevmek zorundasınız. o kara, kapkara ciğeri sevin... sevin onu. ve yüreği, o çarpan yüreği büyük bir aşkla sevin! gözlerden, ayaklardan da çok. özgür havayı içine çekmesi gereken ciğerlerden de çok. yaşam taşıyan rahminizden, yaşam veren özel organlarınızdan da çok. beni dinleyin: kalbinizi sevin! çünkü o bir ödüldür."."
Bu harika kitabı tamamen tesadüfen bulduğuma şaşırıyorum. Neden kimse bahsetmedi. Neden raflarda görmüyoruz. neden alıntılar yapılmıyor çok garip. Çünkü acısıyla, anlatımıyla, çevirisiyle, kurgusuyla kusursuz bir baş yapıt.
İtiraf etmeliyim ki benim için sanatta üslup, içerikten önce gelir. Çok önemli şeyleri anlatmasa da anlatımın güzelliği beni büyüler. Fakat birde bu anlatım samimiyetle hissedilmiş bir acı ile örtüşünce hayranlığım, kutsal bir saygıya dönüşür. Esere de sanatçıya da bir daha kimsenin sarsamayacağı payelerle atfederim.
Sevilen, anayurdundan koparılmış, Amerikada (küçük harfle yazmak isterdim) çiftliklerde en temel haklarından koparılmış insanların öyküsünü anlatılıyor. Haklar derken insan haklarından bahsetmiyorum. Bir canlının sahip olması gereken yavrusunu büyütme, bir yuvaya sahip olma gibi temel hakları bile yok sayılmış insanların trajik acılarından bahsediyorum. Amerika'daki bütün siyahların o dönem yaşadığı bu büyük tramvayı yaşarken ve sonrasında ortaya çıkan acılar ve özgür bir birey olabilmek için el ele veren bir grup siyahın bir kadın üzerinden öyküsü anlatılıyor.
Kitaptan bir alıntı:
"Bir bebek gibi sallanabilen bir yalnızlık var. Kollar kavuşmuş, dizler karna çekilmiş; bir gemininkine benzemeyen bu devinimi sürdürmek, sürdürmek sallayanı yatıştırır, denetler. Bu, içedönük bir yalnızlık - insanı bir deri gibi, sımsıkı saran türden. Bir de, dolaşıp duran bir yalnızlık var. Hiçbir sallama onu yatıştıramaz. O canlıdır, dik başlıdır. Kuru, yayılan bir şeydir; insana kendi ayak seslerini çok uzaklardan geliyormuş gibi hissettirir..." Sevilen _ Toni Morison
Kitaptan başka bir Alıntı : "Burada," dedi, "Hepimiz etten kemikten yapılma canlılarız; ağlayan, gülen canlılar, otların üzerinde, çıplak ayak dans eden bedenler. sevin onu. bedeninizi sevin. bütün yüreğinizle. dışarıda bedeninizi sevmeyenler var. ondan nefret ediyorlar. gözlerinizi sevmiyorlar; ilk fırsatta onları oymaya hazırlar. sırtınızdaki deriyi de sevmiyorlar. o deriyi yüzmeye hazırlar. ah, benim güzel insanlarım; onlar ellerinizi de sevmiyorlar. o elleri yalnızca kullanır, bağlar, zincire vurur, kesip atar, ya da boş bırakırlar. ellerinizi sevin! sevin. onları kaldırın ve öpün. bir elinizle öteki elinize dokunun, okşayın; ellerinizi yüzünüze sürtün, çünkü onlar yüzünüzü de sevmiyor. yüzünüzü siz seveceksiniz, siz! yo, ağzınızı da sevmiyorlar elbette. orada, dışarıda, ağzınızın yarıldığını görmek, onu bir daha yarmak isteyenler var. o ağızdan çıkan hiçbir şeyi önemsemeyecekler. o ağızdan fırlayan çığlığı duymayacaklar. bedeninizi beslemek için o ağza sokacağınız her lokmayı çekip alacak, size kendi artıklarını verecekler. hayır, ağzınızı sevmiyorlar. onu siz sevmek zorundasınız. işte burada, böyle bir bedenden söz ediyorum. sevilmesi gereken bir bedenden. dinlenmeye, dans etmeye gereksinen ayaklar; dayanağa gereksinen sırtlar; kollara, güçlü kollara gereksinen omuzlar. ey halkım; dinle beni. onlar demirsiz, urgansız ve dik boynunuzu da sevmiyorlar. öyleyse, sevin boynunuzu; ona dokunun, onu süsleyin, okşayın ve dik tutun. ilk fırsatta, domuzların önüne atmaya hazır oldukları iç organlarınıza gelince; onları sevmek zorundasınız. o kara, kapkara ciğeri sevin... sevin onu. ve yüreği, o çarpan yüreği büyük bir aşkla sevin! gözlerden, ayaklardan da çok. özgür havayı içine çekmesi gereken ciğerlerden de çok. yaşam taşıyan rahminizden, yaşam veren özel organlarınızdan da çok. beni dinleyin: kalbinizi sevin! çünkü o bir ödüldür."."